İLMİ ARAŞTIRMALAR
İLMİ ARAŞTIRMALAR  
  Ana Sayfa
  ilmi
  Karikatör
  Usuli Fıkıh
  Tefsir Usulu
  Hadis Usulu Eserleri
  Emsile Ögreniyorum
  İlmi Araştırmalarda Usul
  Usuli Hadis
  Ziyaretçi defteri
  Ayın Bugünki Durumu
  Ayın Hareketleri
  Secavendler
  Akaid Dersleri (sesli)
  İktibas-Yazılar
  M.Sabri Efendi
  İmam Suyuti-Mütevatir
  İmam Birgivı-Usulu Hadis
  Darul Hikme
  Sünnet İnkarcıları
  İktibaslar
Secavendler

 
                          SECÂVEND
 
Kur'andaki âyetlerin neresinde durulmak, nerelerde durulmadan geçilmek lâzım geldiğini belirten işaretler; Secâvendler tecvid ve kıraat ilimleriyle ilgili olduğu için, hafızlar bunları hocalarından öğrenir.
 
Secâvendler, Türkçedeki noktalama işaretlerine benzer. Okunan yerin manâsı göz önüne alınarak konulmuşlardır. Bu işaretleri ilk defa Muhammed b. Tayfur es-Secâvendi (öl: 560/1165) koymuştur ki, daha sonra konulan bazı işaretlerle birlikte hepsine birden, onun ismine izafeten "Secâvend" denilmiştir (A. Çetin, Kur'an-ı Kerim Tarihi, s. 150).
 
Kur'anın okunuşu kendine has özellik taşır. Onun okunuşunun özel kuralları vardır.
 
 Secâvendlere riayet ederek okumak hem manâ ile, hem de tecvidle ilgilidir.

Yüce Allah: "Kur'anı tertil ile (açık açık, tane tane) oku!" (el-Müzzemmil, 73/4) buyurmuştur. Hz. Ali âyette geçen tertili, "harfleri tecvîd ile okumak ve vakıfları (durulacak yerleri) bilmek" şeklinde açıklamıştır.
 
Ümmü Seleme (r.anha)'dan gelen bir rivayette onun, Rasûlüllah (s.a.s)'in Kur'an okuyuşunu harf harf tefsîr edilen bir kıraat olarak vasıflandırmıştır (Ebû Davûd, Vitr, 20; Tirmizî, Fedâilul-Kur'ân, 23).
 
İbn Nasr'ın naklettiği bir haberde ise Hz. Aişe (r.anha) Rasûlü Ekrem (s.a.s) Efendimizin okuyuşunu,"Okuduğu zaman
 
Errahmânirrahîm
 
Elhamdülillahi rabbil âlemîn
 
Bismillâhirrahmânirrahim
 
şeklinde okuyarak âyet âyet keserdi" sözleriyle tarif etmiştir (Ebû Davûd Terc., N. Yeniel-H. Kayapınar, V, 441-442). İşte tertil üzere okuyuş bu iki rivayette belirtilen okuyuştur.
 
Kur'an âyetlerinin hangi kelimelerinde durulacağını ve durmadan geçileceğini belirtmek için ez-Zeccâc (v. 311/923), İbnul-Enbârî (v. 328/940), Ebu Ca'fer en-Nehhas (v. 338/950), Hasan b. Abdullah es-Seyrâtî (v. 368) ed-Dânî (v. 444/1053), el-Ummanî (v. 400/1009) ve İbn Tayfûr es-Secâvendî (v. 560/ 1165) müstâkil eserler yazmışlardır. Fakat bunlar arasından Ebu Abdullah Muhammed b. Tayfür el-Gaznevî es-Secâvendî (v. 560/1165)'nin tasnif ettiği eser ve koyduğu vakıf alâmetleri, Mağrib tarafları hariç, İslâm âleminde daha fazla benimsenmiş ve tutunmuş ve onun mensub olduğu Secâvend kasabasının ismi bu âlâmetlere verilmiştir. Secâvend, Gazne civarında, bugün Afganistan sınırları içerisinde kalan bir beldenin ismidir.
 
Kur'an okuyuşunu kolaylaştırmak, ona apayrı bir heybet, ahenk ve güzellik vermek için konulan vakıf işaretleri (secâvendler) şunlardır:
 
"Cim" Vakfın câiz olduğuna işaret eder ki, böyle yerlerde durmak da, geçmek de câizdir. Fakat durmak daha evlâdır.
 
"Ta" Vakfın mutlak olduğuna işaret eder ki, daha sonraki cümlenin, durulan yerin öncesiyle ilgisi yok demektir. Böyle yerlerde durulduktan sonra, durulan yerden sonra başlamak manâ itibariyle güzel olur. Bu işaretin olduğu yerde vasl yapmaya gerek yoktur.
 
"Mim" Vakfın lâzım olduğuna işarettir. Muhakkak durulması gereken yerdeki vakıftır. Durulmadığı takdirde manâ fâsid olur, bozulur.
 
Buradaki lüzum şer'î değil ıstılâhidir. Caiz ifadeleri de böyledir. Şer'î lüzum farz ve vacib demektir. Bu ise böyle değildir. Vücûbu fennî veya vücûbu sınaî yahut vücûbu tertilî demek daha doğru olur (Demirhan Ünlü, Kur'an-ı Kerîm Tecvîdi, s. 164).
 
" Ze" Vakf-ı mücevvez işaretidir ki, okumayıp geçmek evlâdır.
 
"Sad" Vakf-ı murahhas işaretidir ki, okuyucunun nefesi yetişmediği takdirde zarurete binaen durulabileceğini gösterir. Bu işarette durulduktan sonra tekrar evvelinden alınarak okumaya devam edilir.
 
"Kaf"Kurrâ'nın bir kısmına göre vasl âlâmeti olmakla beraber vakfetmek de câizdir.
 
"Vakfet, dur!" manâsına olan bu işarette durmak evlâdır.
 
"Kef" "Kezâlik" işaretidir ki bu evvelki vakf işareti ne ise, bu da onun hükmüne tabi demektir.
 
"Lamelif" Durulmaz işaretidir. Fakat nefes daralırsa durulur, sonra evvelinden alınarak okumaya devam edilir.
 
Vakf-ı muânâka veya vakf-ı murakabe" işaretidir. Bunlar iki tane ile noktadır. Bunlardan birincisinde durulmazsa ikincisinde durulur, demektir.
 
"Ayn" Bir kıssa veya konunun bittiğine işaret eder. Namazda Kur'an okuyan kişinin rükû'a gitmesi için en uygun işaret kabul edildiğinden buna "Rükû alâmeti" denilmiştir.
 
Okuyucu bu işaretlerin haricinde olan yerlerde durmaz. Herhangi bir sebeple durduğu takdirde öncesinden alarak okumaya devam eder.
 
Kur'an-ı Kerimde vakfın vacib veya haram olduğu bir yer yoktur. Bununla beraber durulması câiz olmayan yerlerde kasten duran bir kimse, manâ bozulacağı için, günahkâr olur ki, bunu da iman sahibi bir mü'minin yapacağı tasavvur olunamaz (Celâleddin Karakılıç, Tecvîd İlmi, s. 74-75; D. Ünlü, Kur'an-ı Kerimin Tecvidi, s. 158-167).
 
Vakfın fıkıhla ilgisine gelince; Kur'an okunurken vakıf yerinden başkasında durulsa veya başlansa bakılır: Eğer bununla manâ değişmezse, namaz, icma ile fasid olmaz. Manâ değişirse bunda ihtilâf vardır. Fetva verilen kavle göre bununla da namaz fasid olmaz. Müteahhirûn * ulemanın hepsinin görüşü budur. Çünkü bunda belvây-ı âmme vardır; herkes manâyı bilip ona göre okuyamaz. Nefesi kesilmek, unutmak gibi ârızalardan kurtulamaz.
 
Buna binaen (Lâilâhe) diye vakfedilip sonra (İlâhû) denilse veya (vegâletilyehüde) diye vakfedilip sonra (Uzeyr ibnallah) diye başlansa, muhtar olan kavle göre, namaz fasid olmaz.
 
İmam Saîd Necîb Ebû Bekr; "Namaz kılan kimse, kıraati tamamlayıp rükû için tekbîr almayı istediği zaman, eğer bitim senâ ile ise, "Allahu Ekber"e vasletmek (bitiştirerek geçmek) evlâdır. Şayet senâ ile değilse, arasını ayırmak evlâdır" demiştir.
 
(İnne şânieke hüvel ebter) sözünden sonra çok cüz'i miktarda durulup "Allahü Ekber" lâfzına geçmek böyledir (Ö. Nasuhî Bilmen, Büyük İslâm İlmihali, s. 219; Fetâvây-ı Hindiyye terc., I/268-269).
 
İsmail KAYA
--------------------------------------------------------------------------
 
SECAVEND VAKF İŞARETLERİ
 
م) ) :Mim: Vakf-ı lâzım işaretidir. Bu işaret nerede gelirse orada vakfetmek lazımdır. Vacibtir. Vakf terk edilemez. Çünkü kasd edilen mana bozulur.
 Hatta bu vakf, kasden terk edildiği taktirde, küfrü icab ettirmesinden korkulur. Mim İşareti, Kur’an-ı Kerim’de -84- yerde bulunmaktadır.
 
) :Tı: Vakf-ı mutlak alâmetidir. Bu işaretin bulunduğu yerde de vakf yapılması evla olmakla beraber, vasl da caizdir. Vakf yapılmazsa da bir şey lazım gelmez. Bu işaretin bulunduğu yerde durulur ve devam edilir.
 
ج) ) :Cim: Vakf-ı caiz alâmetidir. Vakf ile vasl ihtiyaridir. Ancak vakf evladır.
 
ص) ) :Sad: Vakf-ı ruhsat işaretidir. Vakfın yeri olmayan, fakat zarurete mebni vakf caiz olan mahal demektir. Vakf yapıldığı taktirde geriden almaya lüzum yoktur.
 
ز) ) :Ze: Vakf-ı mücevvez alametidir. Vakf caiz olmakla beraber vasl evladır. Vakf yapılırsa, geriden almak caizdir.
 
لا) ) :Lamelif: Vakfın caiz olmadığını gösterir. Durma, durulmaz demektir. Çünkü mana tamam olmamıştır. Vasl etmek lazımdır. Vakf yapılırsa geriden almak gerekir. Ancak ayetin sonunda olursa, tekrar geriden almak doğru değildir. Çünkü orası diğer bir ayetin başıdır.
 
ق) ) :Kaf: Vasl alametidir. Vakf caizse de vasl evladır.
 
قف) ) :Kıf: Vakf alametidir. Bu kelime üzerinde “vakf yap” demektir. Vasl da caizdir,
 
صلي) ) : Sılî: Vakfın caiz, vaslın efdal olduğuna işarettir.
 
ك) ) : Kef ( آذا ) veya ( آذلك ) kelimesinin kısaltılmış şekli olup, bir önceki işaret gibidir, demektir.
 
ع) ) :Ayın: Rükû alametidir. Namaz kılarken rukuya gitmenin güzel ve münasib olduğunu bildirir. Mevzu ve kıssa başıdır. Buna: “Aşr-ı şerif” işareti de denir.
 
س) ) : Sin ( سكته ): Sekte işaretidir.
 
( ): Bu üç noktalı işaretin birisinde durulunca ötekinde durulmaz. İkisinde de durulmazsa bir şey lazım gelmez.
 
خ ) ) : Hı; ( خمسة ) kelimesinden alınmış olup, 5 ayette bir konur.
 
مَدْ) ): Med işaretidir. Altında bu işaret bulunan harf uzatılır.
 
قَصْرٌ) ) : Kasr işaretidir. Altında bu işaret bulunan harf, uzatılmadan okunur.
 
NOT: ( أَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ ) de ( لا) işareti varsa da, mezhebimize göre burası ayet sonudur. Binaenaleyh, burada vakf yapılır ve devam edilir. Geriden almaya veya vakfı terk etmeye gayret göstermeye lüzum yoktur.
 
Bu secavend vakf işaretlerine riayet etmek gerekir. Riayet etmemek, durulacak yerde durmamakta, durulmayacak yerde de durmakta kerahet vardır. Hatta, manayı ifsad edecek yerde kasden durmak haramdır.
 
 Ümmü Seleme validemizden rivayete göre Peygamberimiz (S.A.V.) Fatiha-i Şerife’nin her ayetinde vakfetmişlerdir.
 
Kıraata ilk defa başlamak veya vakf yaptıktan sonra kıraata devam etmek için tekrar başlamak diye tarif ettiğimiz “ibtida” esnasında da mananın tam olup-olmayacağına ve değişip değişmeyeceğine çok dikkat etmek lazımdır. Çünkü bazı hatalı okuyuşlar manayı ifsad edebilir. Hele kasdî olursa, insanı küfre de sevk edebilir.
 
 Tevbe süresi, 30. ayetindeki; “Uzeyr ALLAH’ın oğludur = ( عُزَيْرٌ ابْنُ اللهِ )” kısmından ibtida etmek gibi. Halbuki bunun makablindeki “(Ve Yahudiler dedi ki = ”وَقَالَتِ اليَهُودُ kısmından başlamak lazımdır. Yine kıraat esasında: ( اِنِّي آَفَرْتُ ) üzerinde vakfedip, ilerisinden, yani           ( بِمَا اَشْرَآْتُمُونِي ) den başlamak da böyledir.
 
Maalesef, bu husustaki hatalı okuyuşlara sık sık rastlamaktayız. Kırattan tamamen ayrılmak niyetiyle okumayı kesmek diye tabir ettiğimiz “Kat’” halinde de bu mana cihetine çok dikkat etmek gerekir. Okumaya devam edilmesi mana yönüyle zaruri olan yerlerde, ayet sonu cüz veya hizib sonu bile olsa kıraattan ayrılmak katiyyen doğru değildir
.
 Arapça iyice bilinmeden, bu hususu bir takım kaidelere dökmek mümkün değildir, kanaatindeyiz. Şu kadar var ki, vakf hükümlerine riayet etmek, ibtida ve kat’ esnasında insanı nisbeten hatadan kurtarır. -muhammed isra:
 


Prof Dr Zeki Duman/zekiduman com

Kur’an, gerek Hz Ebu Bekir döneminde, mushaf hâlinde, iki kapak arasında cem edilirken ve gerekse ilim merkezlerine birer adet gönderilmek üzere Hz Osman döneminde nüshalar halinde istinsah edilip çoğaltılırken aslî safiyetini koruması amacıyla ona hiçbir ilave yapılmamıştır Fakat zamanla duyulan ihtiyaç üzerine ilk önce nokta şeklinde harflerin altına, üstüne ve önüne harekeler, sonra birbirine benzeyen harfleri ayırt etmek maksadıyla bir kısım harflerin altına ya da üstüne nokta veya noktalar konulmuştur Daha sonra da diğer işaretler…

Kur’an’a sonradan konulan işaretlerden biri de “secavend”lerdir Bu işaretleri koyan ilim adamı, Muhammed b Tayfur es-Secavendî’dir (öl 560/1165) Bunlar, aynen Türkçedeki noktalama işaretleri mahiyetindedirler Okumayı ve anlamayı kolaylaştırmak amacıyla yerlerine konulmuşlardır Daha sonra bu işaretlerin hepsine, Kur’an’a büyük hizmeti dokunmuş olan bu ilim adamının adıyla anılmak üzere secavendler adı verilmiştir
 
 Bunlar م – ج – قف – ز – ص –ق – صلي – لا – ك – ع ط – harfleridir

Secavendler Kaynağında ve T C Başbakanlık Diyanet İşleri Başkanlığı Mushafları İnceleme Kurulu Başkanlığı’ının kontrölünden geçip mührünü taşıyan Kur’an-ı Kerimlerin son sayfalarında açıklanmıştır Mesela Hizmet Vakfı Yayınlarının tarihsiz İstanbul baskısının 4 ve 5 sayfalarında şu bilgi verilmiştir:

fî Keyfiyyeti’s-Secavend el-Vaki’ fi’l-Kur’ani’l-Azîm başlığı altında şu bilgiler verilmiştir
“Mim / م ” : Bu harf vakf alametidir; yani bu alamete gelindiği zaman durmanın gerekliliğini gösterir Burada durma gerekliliği şer’î değil, istılahîdir Tıpkı ومايعلم تأويل إلا إلله ayetindeki إلا إلله ‘da durulmasının lüzumu gibi… Okuyucu إلا إللهda durur, sonra da
 والارا سخون في العلمden başlayarak okumasını sürdürür

“Ta /ط “ : Bu harf, lüzum ve cevaz anlamı taşımaksızın mutlak manada durmak gerektiğini gösterir

“Cim / ج ” : Vasl ve vakfetmenin tercihe göre caiz olduğunu gösterir bir alamettir Fakat bu alamete gelindiğinde vakfetmek evla sayılmıştır

“Sad / ص “ : Ruhsat alametidir; okuyucu, nefesinin yetmediği yerde durur, sonra da kaldığı kelimeyi tekrarlamadan, kaldığı yerden okumasını sürdürür

“Ze / ز “ : Durmanın caiz olduğunun gösterir bir alamettir Fakat vakfetmektense vasl etmek evla sayılmıştır

“Lâmelif / لا ” : Durmanın caiz olmadığını gösterir bir alamettir Manası, “durma!”dır Çünkü henüz mana tamamlanmamıştır! Yapılan vakf ise, zaruret sebebiyledir Okumaya, mutlaka üzerinde vakfedilen kelimenin iadesiyle başlanır Eğer لا ayetin sonunda ise, vakfedilir sonra iade edilmez

“Kaf /ق “ : Kurra’nın ekserisine göre vasl alametidir, buna rağmen vakf etmek de caizdir

“Kıf / قف “ : Vakf hususunda emirdir; manası: “Latif bir biçimde dur!” demektir Bu alamet durmanın vasl etmekten evlâ olduğunu gösterir Amaç, vakfın manada faydası olduğuna işaret etmektir

“Ayn / ع “ : Rüku’ alametidir Okuyucu, namazda rüku’a varmak isterse, bu işarete geldiğinde rükua varması münasiptir Çünkü bu alamet, bir konunun ya da kıssanın bitip yenisinin başladığına işarettir

“Peş peşe gelen biri üstte üç noktalar / “ : Bu üç noktalar muanikada durmanın işaretidir
 
Okuyucu, eğer birinci üç noktada durursa, ikincisinde durmaz Eğer birincisinde durmazsa, maksud mana sahih olsun diye ikinci üç noktalarda durur Eğer ikisinde de durursa mana tamam olmaz! Bunları sakın unutma!

İLMİ ARAŞTIRMALAR  
 
Duyuru Panosu
DERGİ DÜNYASI
YAKINDA
BEKLEYİN
 
Facebook beğen  
 
 
ÖZGÜR HABER  
 
 
GAZETE OKU  
   
KIRK HADİS  
 

 
TAKVİM & SAAT  
   
Bugün 12 ziyaretçi (17 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol