İLMİ ARAŞTIRMALAR
İLMİ ARAŞTIRMALAR  
  Ana Sayfa
  ilmi
  Karikatör
  Usuli Fıkıh
  Tefsir Usulu
  Hadis Usulu Eserleri
  Emsile Ögreniyorum
  İlmi Araştırmalarda Usul
  Usuli Hadis
  Ziyaretçi defteri
  Ayın Bugünki Durumu
  Ayın Hareketleri
  Secavendler
  Akaid Dersleri (sesli)
  İktibas-Yazılar
  M.Sabri Efendi
  İmam Suyuti-Mütevatir
  İmam Birgivı-Usulu Hadis
  Darul Hikme
  Sünnet İnkarcıları
  İktibaslar
İmam Birgivı-Usulu Hadis

             İMAM BİRGİVİ'NİN USUL-U HADİS RİSALESİ

Değerli talebe, şunu bil ki, hadis âlimlerinin tabirlerini anlamak isteyen kişinin bilmesi gereken bir takım terimler vardır.

 

Değerli talebe, şunu bil ki, hadis âlimlerinin tabirlerini anlamak isteyen kişinin bilmesi gereken bir takım terimler vardır.

Muhakkak şarih “ŞERH’UL-MUHADDİSÎN” de onların bir kısım terim (ıstılah)lerine işaret etmiştir. Ama biz onu biraz daha genişletmek istiyoruz. Şimdi söyleyeceklerime kulak ver.

Hadis âlimlerinin kullandıkları terimlerden;

HADÎS: Rasul-ü Ekrem (S.A.V)’in sözleri, hareket ve davranışları ve takrîridir.

TAKRÎR: Bir şahsın Rasul-ü Ekrem (S.A.V)’in huzurunda veya huzur-u saadette bulunan bir mü’mine karşı bir davranışta bulunması veya bir söz söylemesi halinde Resul-ü Ekrem (S.A.V) de buna muttali olduğu halde reddetmeyip sükût ve takrîr buyurmasıdır. Ve bu da yine hadis (kısımlarına) dahildir.

MA’RÛF HADÎS: Rasul-ü Ekrem (S.A.V)e dayandırılan her hadis “MA’RÛF”tur.

Bu dayandırma bazen açık olur. “Rasul-ü Ekrem (S.A.V) şöyle dedi, şöyle yaptı veya takrîr buyurdu” denilmesi gibi.. veya sarîh hükmünde olur. Sahabe ve tabiînden nakledilen ve fakat akla yol bulunmayan şeyler gibi. Âhirete ait haller, geçmiş ve geleceğe dair haberler bu kısma girer.

MEVKUF HADİS: (Ravîler zinciri) sahabede son bulan hadistir.

MAKTU’ HADÎS: Tabiîne dayandırılan hadîse maktu’ hadis denir.

Hadis âlimleri arasında meşhur olan görüşe göre maktu’ hadîse de “mevkûf” denilmiştir.

Değerli talebe, biliyorsun ki:

SENED: Hadis âlimlerine göre “SENED” hadisi rivayet eden şahıslardan ibarettir.

İSNÂD: “İsnad” ta “SENED” manasınadır. Bazen de “SENED”i söylemek manasına gelir.

HADÎSİN METNİ: Senedin sonu kendisine varan söz demektir.

Bu genel kaideleri kavradıktan sonra şunu bil ki, hadisler MUTTASIL ve MUNKATI’ olmak üzere ikiye ayrılır.

MUTTASIL HADİS: Rivayet edenlerden (ravî) hiçbirisi atlanmamış olan hadistir.

MUNKATI’ HADÎS: Ravîlerden birisi atlanmış olan hadistir.

Munkatı’hadis, muallâk ve mürsel (mu’dal, müdelles) gibi kısımlara ayrılır.

MUALLAK HADÎS: Senedinin baş tarafından bazı ravîleri atlanmış olan bir münkatî’ hadîstir.

MÜRSEL HADÎS: Senedinin sonunda bazı ravîleri atlanmış olan munkatı’ hadîstir.

Bazı hadis âlimlerine göre, -geniş manasile- mürsel, munkatı’ manasına gelir. Fakat meşhur olan birinci manadakidir. (Yani mürselin munkatı’ hadîsin bölümlerinden olmasıdır).

Bazı hadis âlimlerine göre MU’DAL HADİS: Atlanan ravîler birden fazla olur ve birbirlerini takip ederlerse bu hadîse mu’dal adı verilir.

MUNKATI’ HADİS: Atlanan ravîler bir veya birden fazla olup ta, biribirlerini takip etmiyorlarsa buna MUNKATI’ HADİS” denilmiştir.

Bu dar manadaki münkatı’ geniş manadaki munkatı’ hadisin bir bölümüdür.

“Tasavvur” geniş manasile –tasavvur ve tasdik diye- bölümlere ayrılan ilim ile eş manada ve dar manasile o ilimden bir bölüm olan tasdik karşılığında kullanıldığı gibi munkatı’ da her iki manaya gelir.

MÜDELLES HADÎS: (Geniş manadaki munkatı’ın bölümlerinden olan müdelles) Bir ravînin hadisi rivayet ettiği şeyhini (hocasını) bırakıp şeyhinin üstündeki bir şeyhten işitmiş gibi bir his vermek süretile rivayet edilen hadîstir.

Yapılan bu işe de TEDLÎS adı verilir.

İsnâddaki bu tedlis, önemli bir maksada dayanmadıkça (meselâ, şeyhi dinleyenler nazarında bilinmeyip hadis hafızları tarafından SİKA kabul edilmiş olan bir zat gibi) kabul görmeyen ve hoş karşılanmayan bir şeydir.

MÜSNED HADÎS: Merfu’ hadîsin senedi muttasıl olursa buna “MUSNED HADÎS” denir ki muhaddislerce meşhur olan terim budur.

Bazı hadis âlimleri ise, -mevkûf ve maktu’ bile olsa- mutlak manadaki muttasaıl hadise MÜSNED; diğer bir kısmı ise- hadis mürsel, mu’dal veya munkatı’ olsa da- merfu’ olan hadise MÜSNED adını vermişlerdir. Fakat muhakkik alimler arasında bilinen ve sabit olan önceki terimdir.

Sonra ey talebe bilmen gerekir ki

MUZTARİP HADİS: Bir ravînin rivayet ettiği hadisin isnadında veya metninde takdîm ve te’hir (öne alma ve sonraya bırakma) yahut fazla ve eksik, veya bir râvînin yerine başka bir ravî veyahut bir metnin yerine başka bir metin getirmekle farklılık gösteren hadîse “muztarıp hadis” denilir.

MÜDREC HADÎS: Ravî muhim bir maksada ve büyük bir maslâhata (hikmete) binaen hadisin ifadeleri arasına kendi sözlerini eklerse bu hadîse “müdrec hadîs” denir.

ŞÂZ, MÜNKER ve MUALLEL HADÎS:

ŞÂZ HADÎS: Şâz, sözlükte cemaatten ayrılmış olan bir ferd anlamındadır. Hadis âlimlerinin dilinde ise: (yani terim olarak) sika (adl ve zapt sıfatlarını taşıyan, kendisine itimad edilir) ravîlerin rivayetlerinden farklı olarak rivayet edilen hadistir.

MERDUD HADÎS: Ravî sikadan olmazsa bu şaz hadîse “MERDUD (kabul görmeyen) HADÎS” adı verilir.

Ravî sikadan olursa, kuvvetli hafıza, zapt veya hadisin bir çok ravîsinin olması gibi tercih sebepleri dikkate alınarak yapılacak olan tercih, burada takip edilecek yoldur.

MAHFÛZ HADÎS: Burada tercih edilen durumda olan hadîse “MAHFÛZ”; tercih edilmemiş olana da “ŞAZ” adı verilir.

MÜNKER HADÎS: Zayıf bir ravînin, diğer zayıf bir ravîye zıt olarak rivayet ettiği hadistir ki ikinci ravînin zayıflığı birincisinden daha az olur.

MARUF HADİS: “MÜNKER HADÎSİN” mukabili maruf hadistir. Münker ve maruftan her ikisi de zayıf hadislerdir. Fakat münker hadis, maruf hadisten daha zayıftır.

ŞÂZ” ve “MÜNKER” hadisler mecruh (üzerine başkası tercih yapılmış); “MAHFUZ ve MA’RÛF” ise racih (üstün olan) hadîslerdir. Ancak mahfuz hadiste zayıflık yoktur. Ma’ruf hadîs ise zayıf bir hadis olup ancak “münker”e göre râcih (=üstün) sayılmıştır.

Bazı hadis âlimleri şâz ve münkerde muhalefet kaydını nazara almamışlar ve bunun için “ŞÂZ HADİS” sika bir ravînin tek başına rivayet ettiği hadîstir” demişlerdir.

Yine bazı muhaddisler (hadis âlimleri) şâz hadîste ravînin sikadan olmasını şart koşmamışlardır.

Diğer bazı muhaddisler ise “münker hadîs”te ravînin zayıf olmasını nazara almamışlardır. Bunlara göre münker hadîs, açıklanan şekillere mahsus değildir. Bunun için fisk (dînî emirlere uymamak), dikkatsizlik ve çok hata yapmak gibi sebeplerle ta’na uğrayan (kusurlu bulunan) hadîste bu manaya göre münker hadîse dahildir.

Bu ıstılâhlarda (terimlerde) müzahame yoktur. (Yani her biri sikadan olan bu raviler, kitap ve sünnete aykırı olmadıkça diğerlerinin terimlerini reddetmezler).

MUALLEL HADÎS: Hadis âlimlerinin ıstılahında (hadis terimi olarak) ta’lîl: Kendisinde kusurlar ve sahih olmasına engel olan sebepler bulunan isnâddır. Bunları ise hadiste geniş bilgisi ve uzmanlığı olanlar anlayabilir.

Ey talebe şunu da bil ki: Hadîs (geçen bütün hadîs bölümlerini içine alacak şekilde), üç kısma ayrılır:

1-   SAHÎH,

2-   HASEN,

3-   Zayıf.

SAHÎH HADİS: Senedi sonuna kadar, yani Rasûl-ü Ekrem (S.A.V)e veya tabiîne kadar, muttasıl (kesintisiz) bir sened ile adalet ve zapt sıfatını taşıyan ravîlerin rivayetleri ile sabit olan hadîstir.

SAHÎH LİZATİHİ: Bu sıfatlar eksiksiz olursa o hadise “sahih lizatihî” denir.

SAHÎH LİGAYRİHİ: Bu sıfatlarda kusur ve eksiklik olur da bunlar birçok yollarla giderilmiş olursa “sahih ligayrihi” denir.

HASEN LİZATİHİ: Var olan eksiklik birçok yollarla reddedilmiş olmazsa bu hadîse “Hasen Lizâtihî”,

HASEN LİGAYRİHİ: Zaîf hadisin zaifliği birçok yollarla reddedilmiş ise o hadîse “Hasen Ligayrihî” denir.

Hadis âlimlerinin sözlerinden açıkça anlaşılan şudur ki, hâdîs-i hasen yukarıda geçen bütün sıfatlarda eksiği bulunan hadîstir. Fakat gerçekte “hasen lizatihî” olan hadîsteki eksiklik ancak “zapt” sıfatında bulunur. Diğer sıfatlar ise oldukları gibi kalır.

“Zaif” ile “Hasen Ligayrihî” olan hadislerdeki eksiklik ise bütün sıfatlardadır. Sonra bu kısımların manalarının araştırılması gerekir.

ADALET: Adalet öyle bir meleke (bilgi ve yatkınlık)dir ki sahibini mürüvvet ve takva sahibi yapar.

Takvadan maksat, Allah’a ortak koşmak, günah işlemek ve bid’at olan bir şeyi yapmak gibi kötülüklerden kaçınmaktır. Küçük günahlardan kaçınmakta ise görüş ayrılıkları vardır. Kabul gören görüşe göre, devam ve ısrar bulunmadıkça küçük günahlardan uzak kalmak şart değildir; aksi takdirde o da büyük günahlardan sayılır.

Mürüvvetten maksat, umumi yerlerde küçük abdestini yapmak, sokakta yiyip içmek gibi insanı küçük düşürecek hareketlerden sakınmaktır.

Şurası açıktır ki, rivayet hususundaki adalet, şahitlikteki adaletten daha geniş bir mana taşır. Çünkü hadîs rivayetindeki adâlet-şahitlikteki adaletin aksine olarak köleleri de içine almaktadır.

ZAPT: Ravînin istediğini hafızasında yerleştirmek suretile duyduklarını ve rivayet ettiklerini zayi olmaktan korumaya çalışmasıdır.

ZABT SIFATI (tutup koruma): İkiye ayrılır.

1-   ZABT-I SADR: Hatırlamak ve zihni unutmaktan korumak suretile olan zabttır.

2-   ZABT-I KİTAP: Yazdığını ezberlemek ve nakledinceye kadar muhafaza etmek şeklindeki zabttır.

Bu kısımları ve zaîf hadisin bölümlerini iyice kavramak için adalet ve zaptla ilgili olan sebepleri açıklamak gerekir.

Hadis âlimleri adâlet sıfatındaki ta’n yani kusurlu bulma sebeplerini beş bölümde incelemişlerdir.

1-   KİZBÜ’R-RAVÎ: (Ravînin yalan söylemesi),

2-   İTHAMÜ’R-RAVÎ BİL-KİZBİ: (Ravînin yalanla suçlanması).

3-   Fisku’r-ravî, (Ravînin günah işleyen bir kimse olması)

4-   Cehaletü’r-ravî (ravînin cahil veya tanınmayan bir kimse olması)

5-   Ravînin mübtedi’ olması (Bid’at uyduran bir kişi olması)

(Kizbü’r-ravî) demek, ravînin peyğamber (S.A.V)in hadîsinde kasden yalanının sabit olmasıdır. Ravînin hadîs-i şerîflerden herhangi bir hadîste yalanı sabit olursa o ravî yalancılıkla ta’n edilmiş (lekelenmiş) olur. Yalancılıkla ta’n edilen ravînin yalanı ister o hadiste isterse başka bir hadîste bulunsun, onun rivayet ettiği hadîse MEVZU’ veya MUHTELAK (uydurulmuş) hadis denilir.

İşte muhaddislerin ıstılahında “mevzu’” ile kasdedilen şey budur. Hadîsin mevzu’ sayılması için uydurmanın bizzat o hadiste olması da şart değildir.

Resûl-ü Ekrem (S.A.V)in hadîsinde kasden yalan söyleyen bir ravî -isterse tek bir hadîste, hayatında bir defaya mahsus olarak bu yalanı söylemiş bulunsun- tevbe edip durumunu düzeltmiş bile olsa, onun rivayet ettiği diğer hadîsler de kesinlikle kabul edilemez. Yalancı şahitlik ise böyle değildir; tevbe ederse şahitliği kabul edilir. Hadis âlimleri meseleyi böyle açıklamışlardır.

Ravînin yalanla suçlanması:

Ravînin Allah Rasûlünün (S.A.V) hadîsinde yalanı sabit olmamakla beraber, diğer sözlerinde yalancılıkla şöhret yapmış olmasıdır.

Yalancılıkla ta’n edilen (suçlanan) ravînin rivayet ettiği hadîse “onun hadisi metrûktûr” denildiği gibi, bu hadîse METRÛK HADÎS adı verilir.

Böyle bir şahıs yalanından tevbe edip, sîmasında iyilik ve takva izleri görülecek şekilde durumunu düzeltirse onun hadisini dinlemek caiz olur.

(Fısku’r-ravî): Hadîs âlimlerine göre buradaki fısk (=doğru yoldan çıkmak)tan maksat inançta değil, amelde olan fısktır. Çünkü inançta olan fısk (doğru yoldan sapma) bid’ata dahildir. Yalan fıskmasının içine girse de, yalan ile suçlanma daha ağır ve peygamberin (S.A.V) hadîsine zıt olduğundan muhaddisler bunu fısktan ayırmışlardır.

Cehâletü’r-ravî: Bundan maksat ravînin isminin bilinmemesidir. Ravînin isminin bilinmemesi bir ta’n sebebidir. Çünkü ismi bilinmeyen bir ravînin sikadan olup olmadığı da bilinmez. Meselâ, “Bir adam veya bir şeyh bana haber verdi” denilmesi gibi. Bu hadîse “mübhem hadis” tabir edilir ki makbul bir hadis değildir. Ancak mübhem olan zat sahabî olursa o takdirde kabul edilir. Çünkü bütün sahabe-i kiram âdildir.

Belirsiz (müphem) olan şahıs, “Bana âdil ve sika olan birisi haber verdi” tarzında adâlet belirten bir ifade ile bunu söylerse, burada farklı görüşler vardır. Sahih olan görüşe göre, ismini açıklayıncaya kadar bu da makbul sayılmaz. Meğer ki bunu cerh ve tadil (bir hadîsi red veya doğruluğunu tesbit hususunun) sebeplerini bilmekte uzman olan bir imam söylemiş olsun.

Bid’atü’r-ravî: Ravînin bir nevi şüphe ve te’vil ile Allah Rasûlünden (S.A.V) geldiği belli olan bir şeyin aksine bir inanca sahip olmasıdır. Bu îtikad, inat ve inkâr yoluyla olmayacaktır. Çünkü böyle bir i’tikad küfürdür. Mübtedi’in (dine zarar veren bid’atları çıkaran kişinin) rivayet ettiği hadîs, şüpheden ve günahtan korunma dolaysiyle kabul edilmemiştir.

RAVÎNİN ZABT SIFATI İLE İLGİLİ TA’N SEBEPLERİ:

Bu da yine beş kısımdır.

1-   Fartu’l-gaflet (dikkatsizlik),

2-   Kesretü’l-ğalat (çok yanılma),

3-   Muhalefetü’s-sikât (i’timad edilen ravilere aykırılık),

4-   Vehim,

5-   Sûü’l-hıfz (hafıza bozukluğu).

FART-I GAFLET (aşırı derecede dikkatsizlik) ile KESRETÜ’L-GALAT (çok yanılma) birbirine yakın tabirlerdir.

Gaflet, hadisi dinlemek ve nakletmekte;

Galat, hadisi dinlemek ve edâ etmekte olur.

MUHALEFETÜ’S-SİKÂT, ya isnadda veya metinde olur. Ve bunların birçok çeşitleri vardır. Sika olan ravîlere aykırılık, hadîsin şâz olmasını gerektirir. Ve onu zabt sıfatına bağlı olan ta’n sebeplerinden yapar. Çünkü muhalefet zapt ve hıfzın bulunmamasından ve onu bozup değiştirmeden koruyamamaktan doğmuştur.

Vehim; Ravînin rivayetini vehmine dayandırmasıdır. Bu çok defa isnâdda ve nadiren de hadisin metninde olur. Fakat bunun farkına varmak hadîs ilminin en ince ve en derin tarafıdır. Bunu hadis ilminin eski otoriteleri gibi metn ve isnâdda derin bir anlayış, geniş ve sağlam bir hafızaya sahip, ravî silsileleri, metin ve isnadlar hakkında tam bilgi sahibi olan zatlardan başkaları anlayamaz.

SÛÜ’L-HIFZ (hafıza bozukluğu): Bu da doğru olanı, yanlış olanından fazla, hıfz ve nakıl ettikleri, unuttuklarından ve yanıldıklarından daha çok olmaması demektir.

Sehiv ve nisyan da böyledir. Kötü hafızadan kurtulmanın çaresi, mutlak surette hata yapmamak ile veya doğru olanının yanlış olanından çok olmasile mümkündür. Yanılma ve unutma da böyledir.

SAHÎH HADİSTE RAVÎNİN DURUMU:

Garip Hadîs: Baştan sona kadar veya bazı yerlerde ravî bir kişi olursa bu hadîse “garîb”,

Aziz Hadis: Ravî iki kişi olursa bu hadîse “aziz hadîs” denir.

Meşhur ve Müstefîz: Ravî iki kişiden daha çok olursa “meşhur ve müstefîz hadîs” denir.

Mutevatir: Her tabakadaki ravîler, yalan üzerinde birleşmelerini aklın kabul edemiyeceği kadar çoğunlukta olurlarsa bu hadîse “mütevâtir hadîs” denir.

Ferd Hadîs: Garîp hadîse ayni zamanda “Ferd Hadîs”de denilir.

Bundan anlaşılıyor ki, ravî sayısı bütün tabakalarda tek olursa buna “Ferd Hadîs” denir.

Ferd-i Nisbî: Eğer bir yerde ravî bir tek olup, diğer tabakalarda birden fazla olursa buna “Ferd-i Nisbî” denir.

Hadîsin garîp ve ferd olması için ravînin çok yerde birden fazla olmakla beraber yalnız bir yerde tek olması yeterlidir.

Hadîs-i azîzde ise, ravînin sarîh (açık) olarak (meselâ, baştan sona kadar hep iki kişinin iki kişiden rivayeti gibi) veya zımmen (meselâ baştan sonuna kadar iki kişinin üç, dört, beş kişiden rivayet etmesi gibi) her tabakada iki kişi olması lâzımdır.

Meşhur Hadîste ise: Bütün tabakalardaki ravilerin hepsi sarih olarak iki kişiden çok olması lâzımdır.

Ravî bazı yerlerde bir, diğer yerlerde iki, veya daha çok olursa hadis garîp olduğu gibi, bazı yerlerde iki, bazı yerlerde ikiden çok olursa bu hadis azîze dahildir.

Bundan anlaşılıyor ki, hadis-i azizde bütün tabakalarda ravînin iki kişi olmasının manası -bir kısım ravîlerin bazı tabakalarda sarih olmasından sonra- sarih veya zımnî olmasından daha umumîdir.

Bu açıklamalar ile hadis ilmi erbabının, “Az çoğa galip gelir.” (yani azda kül hükmü vardır.) sözlerinin manası anlaşılmıştır.

Bu inceleme ve araştırmalardan anlaşılıyor ki, bir hadîsin garîp olması sahîh olmasına engel değildir. Çünkü ravîlerin her birisi sika olan şahsiyyetlerdir.

“Şâz”, “münker” ve “muallel” hadîslerin açıklamasında geçtiği gibi, birçok hadîs alimine göre bazen hadisteki garîplik ile ta’n sebeplerinden olan “şaz” olması kasdedilmiştir. Bazen da şaz olması garîp olması yani ravînin bir tek olması manasına gelmektedir.

Garîp olması hadîsin sahih olmasına engel olmadığı gibi, bu manadaki şâzlık ta hadisin sıhhatine mani’ değildir.

Sahîh lizatihi, sahîh ligayrihi, hasen lizatihi, hasen ligayrihi’nin ne demek olduğunu bildikten sonra zaîf, sahîh ve hasen hadislerde aranan geçerli şartların bulunmadığı hadis demek olduğunu hatırdan çıkarmamalıdır.

İşte -açıklandığı gibi- zaîf hadisin pek çok çeşitleri vardır.

Ayni şekilde sahih lizatihi, sahîh ligayrihi ile hasen lizatihi ve hasen ligayrihî hadisler sıhhat ve hasenliğin aslında ortak olmakla beraber tercih, amel etme ve delil olma hususlarında aralarında sıfat ve derece farkları vardır.

Bu risalede kaydettiklerimiz güvenilir kitaplardan hadîs bölümleri hakkında yapabildiğimiz araştırmalardır.

Bunları açıklamak memleketimizde fazla ihtiyaç duyulan bir şey değil ise de, bu zamanda hadis kitaplarındaki müşkülleri çözerek doğruyu bulmaya çalışan ve fakat bu isimleri duydukları zaman şaşırıp kalan ve bizden bu konuda açıklamalarda bulunmamızı isteyen din kardeşlerimizin ve yardımcılarımızın bu şaşkınlıklarını ortadan kaldırmak için bu açıklamaları yaptık.

Allah’a hamd-ü senalar olsun ki bizi hidayeti ile buna muvaffak kıldı. Allah Taâla Hz.leri bize hidayet etmeseydi bu nimete mazhar olamazdık.

Tercüme: İsmail Hakkı Zeyrek

İLMİ ARAŞTIRMALAR  
 
Duyuru Panosu
DERGİ DÜNYASI
YAKINDA
BEKLEYİN
 
Facebook beğen  
 
 
ÖZGÜR HABER  
 
 
GAZETE OKU  
   
KIRK HADİS  
 

 
TAKVİM & SAAT  
   
Bugün 4 ziyaretçi (6 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol